-
1 ölçü
ме́ра (ж) разме́р (м)* * *1) измере́ниеölçü aleti — измери́тельный инструме́нт
ölçü aygıtı — измери́тельный прибо́р
2) ме́ра / едини́ца измере́нияölçü ayarı — образцо́вая ме́ра; этало́н
ölçüleri ayar etmek — а) проверя́ть ме́ры (чего-л.); б) тари́ровать (весы и т. п.)
ölçü birimleri — еди́ницы измере́ния
ağırlık ölçüleri — ме́ры ве́са
kütle ölçüleri — ме́ры ма́ссы
uzunluk ölçüleri — ме́ры длины́
yüzey ölçüleri — ме́ры пло́щади
3) ме́ра, мери́ло, ме́ркаölçü almak — а) измеря́ть; б) снять ме́рку
ölçü vermek — дать ме́рку / разме́ры (портному, сапожнику, столяру и т. п.)
ölçü üzerine — по ме́рке
4) разме́р, величина́; габари́тыölçü koymak — указа́ть разме́ры (напр. на чертеже)
büyük ölçüde — а) большо́го разме́ра / масшта́ба; б) в большо́м масшта́бе
her ölçüde — всех разме́ров
odanın ölçüsü — разме́р / пло́щадь ко́мнаты
5) лит., муз. разме́р6) филос., лог. ме́ра, крите́рий7) перен. чу́вство ме́рыölçüyü kaçırmak — потеря́ть чу́вство ме́ры; завра́ться, переборщи́ть
hiç bir şeyde ölçüyü aşmamalı — во всём на́до знать ме́ру
neşesine ölçü yoktu — его́ ра́дость была́ безме́рна
См. также в других словарях:
düşman — is., Far. duşmān 1) Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır. S. F. Abasıyanık 2) Birbirleriyle savaşan devletler ve bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanına işlemek — 1) (bir şey) (bir şeyi) aşırı ölçüde benimsemek Kanıma işleyen müzik ateşinden, kurduğum şarkıcılık düşlerinden ne yazık ki söz edemeyeceğim. M. Mungan 2) (bir şey) büyük ölçüde etkisinde kalmak Her şeye karşın iş adamlığı kanına işlemişti. T.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak gider — is. Kat mülkiyetinde her dairenin aylık giderlere eşit ölçüde katılma payı … Çağatay Osmanlı Sözlük
sahne — is., Ar. ṣaḥne 1) İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer 2) Görüntü Resim bir av sahnesini canlandırıyordu. 3) mec. Tanık olunan, gözlenen olay… … Çağatay Osmanlı Sözlük
senli benli — sf. 1) Aşırı derecede samimi Senli benli davranışlarıyla, Turhan ın derlenip toparlanmak, ölçülü olmak için gösterdiği çabayı hiçe indiriyordu. N. Cumalı 2) zf. Aşırı ölçüde samimi olarak, teklifsiz bir biçimde Mal müdürü, vergi kâtibi, evkaf… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uyku — is. 1) Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu Rahat bir uyku uyumuştum. S. F. Abasıyanık 2) mec. Çevrede olup bitenin farkında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini vermek (veya vurmak veya çalmak) — (bir işe) bir şeye bütün varlığıyla bağlanmak, başka her şeyle ilgisini kesip tek şeyle aşırı ölçüde ilgilenmek Genç kadın bu sesteki ahenge tamamıyla kendini vermişti. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
KIST — Pay. Hisse. Nasib. Kısım. Mizan. Rızık. Kısım kısım verilen bir hediyenin, borcun her defada verilen bir parçası. Tartı ve ölçüde doğruluk. Adalet etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük